karin-agrisi

Karın ağrısı bazen hayatımızın kabusu olur. Kimi zaman çabuk geçer kimi zaman ise süreklilik gösterir. Geçmeyen karın ağrısında, mutlaka hastaneye gidilmesi ve kati surette tıbbi yardım alınması gerekir.

Karın ağrısı neyin belirtisidir?
Karın ağrısı hiçbir şeyin belirtisi olmayacağı gibi, aslında nonspesifik ağrı diye tabir ettiğimiz hadisedir. Önemli bir hastalığa da işaret edebilir. Enfeksiyon, kanser, böbrek taşı, apandisit, safra kesesi iltihabı, pankreatite, dalak infarktüsü, damar tıkanıklığı, bağırsak tıkanıklığı ya da kadın doğuma ilişkin birçok hadise olabilir.

Kaç çeşit karın ağrısı vardır?
Kaç çeşit ağrı var dediğimizde birinci tip olanı kolik tipi ağrıdır. Bunlara safra kesesi taşı koliği, böbrek taşı koliği ve bağırsak koliği diyoruz. Koliktipi ağrı gidip gelen ağrılar olarak tabir edilir. En azı 15 dakika süren ancak 5 saate kadar da uzayabilen, kendi kendine rahatlayıp ama kendi kendine de tekrar alevlenen ağrı tipine kolik tipi ağrı diyoruz. Safra kesesi taşı hastalığında, böbrek taşı hastalığında, bir de ince bağırsağın rahatsızlıklarında bu tip ağrı tipini görmekteyiz. İkinci ağrı tipi ise enfeksiyon tipi ağrıdır. Burada hastanın süreğen bir ağrı durumu söz konusudur. Periyodik olarak hastada sürekli bir ağrı vardır ve bu ağrı gitgide artarak kendini belli eder. Bir başka üçüncü tip ağrıda perforasyon tipi ağrıdır. Burada hasta birden bire şiddetli şekilde ağrı tabir eder. Bütün vücudunda, genellikle yaygın olarak ortaya çıkar ve bu perforasyonun akabinde hastada bir rahatlama durumu söz konusu olur. Bundan yaklaşık belli bir süre sonra, hastada bizim ‘jeneralize peritonit’ dediğimiz yaygın karın içi enfeksiyon bulgusu gelişir.

Karın ağrısının tanısı nasıl konur?
Karın ağrısının tanısı önce hastanın hikayesiyle başlar. Hastadan alınan cevaplara, tarife göre ilerlenir. İyi bir hikaye teşhisin %50’sini oluşturur. Hikayenin arkasından fizik muayene gelir. Tanının ikinci aşaması budur. Fiziki muayeneden kasıt, doktorun elle yapacağı muayenedir. Ağrının yerine göre doktor muayenesine başlar. Kafasında sebep olabilecek etkenlerin listesi gelişir ve bunları elimine eder. Üçüncü aşaması ise laboratuvar kısmıdır. Hastanın yine hikayesinden ve fizik muayenesinden elde edilen donelerle laboratuvar aşamasına gelinir. Tanıyı belirleyebilecek en büyük done, en büyük bize yol gösterici marker dediğimiz parametre, doktorun o hastalığı düşünebilmesi, o hastalıktan şüphelenmesidir.
Bir; hastayı iyi dinledik, hikayesini aldık.
İki; hastanın fizik muayenesini yaptık, tamamladık.
Üç; bu ikisinden oluşabilecek bir şablonda hastanın laboratuvarını istiyoruz ve kan tahlillerine başlıyoruz. Gerekirse tanının dördüncü aşamasında, uygun gördüğü takdirde hekim karın ultrasonografisi ister ve görüntülenme yöntemlerine başvurur. Doktorun bir şekilde indirekt olarak karnı görüntülemesi gerekir. Ayakta batın grafisi dediğimiz röntgen filmini, gerekirse akciğer filmini ya da karın ultrasonografisini ve karın tomografisini isteyebilir. Bu durum karın MR’ı talep etmeye gidebilir. Bazen endoskopi ve anjiyografi de yapılabilir.

Karın ağrısının tedavisi nasıl olmaktadır?
Karın ağrısının tedavisi etiyolojiye yöneliktir. Etiyoloji, sebebe yönelik demektir. Her acile başvuran 100 karın ağrılı hastanın biz sadece 5 tanesini ameliyat ediyoruz. Diğerleri ameliyatlık olmayan yani cerrahi müdahale gerektirmeyecek karın ağrısı tiplerine giriyorlar. Karın ağrısının tedavisine geldiğimizde ise, enfeksiyon tipi karın ağrıları iltihabı bir rahatsızlıktır. Antibiyotik tedavisi ve ağrı kesici ile tedavi edilmesi gerekir. Buna örnek verecek olursak, safra kesesi iltihabı hastalığı bu şekilde tedavi edilebileceği gibi aynı zamanda hastayı geldiğinde ameliyat etme endikasyonumuzda var. Mesela akut apandisitle gelen bir hastanın tedavisi cerrahidir mutlaka ameliyat edilmesi gerekir. Kalın bağırsağın enfeksiyonu gelişmiş halde ise ya da gelişiyorsa bunun tedavisi antibiyotik ve ağrı kesici ile olur. Eğer bir kaç kez tekrarlıyorsa bu durum, hasta artık cerrahi müdahaleye girmiştir ve mümkünse planlı olarak ameliyat edilmesi gerekir. Bu ameliyatlar kapalı yöntemle yapılabildiği gibi açık cerrahi yöntemleri ile de gerçekleştirilebilmektedir. Yapılan ameliyat tekniğinin ismi ‘laparoskopi’dir.

Doktor Ela Söylemez: